Urartular MÖ birinci binyılın başında ,
Van Gölü ve çevresinde önemli bir devlet kuran ve günümüze kadar buradaki
uygarlıkları etkilemiş bir kavimdir. Yapılan araştırmalar Urartular ile Hurriler
arasında akrabalık olduğunu göstermektedir. Zaten Urartu dili de Sami ya da Hint
Avrupalı bir dil olmayıp, Asiatik bir dil olan Hurri dili ile benzerlikler
göstermektedir. Aynı zamanda Hurri ve Urartu tanrıları arasında büyük
benzerlikler vardır.
Urartular ile ilgili ilk bilgilere Asur
kaynaklarında rastlanmaktadır. Asur Kralı Salmanassar I, MÖ 1274 yılında
Uruarti’ye karşı sefer yaptığını yazmaktadır. Ancak o dönemde Urartu kavimleri
daha bir devlet haline gelmemişti. Ayrıca Tevrat’ta Ağrı Dağı için kullanılan
Ararat isminin de Urartu ile alakalı olduğu kesindir. Urartular ise kendilerine
Biaini’li demişler, Biane ya da Viane isminde bugünkü Van şehrinin adı
türemiştir.
Urartu ülkesi geçit vermez dağlarla dolu
olduğundan kavimler ilk olarak müstakil yerleşim birimlerinde yaşamışlar ancak ,
büyük olasılıkla , dışarıdan gelen baskılarla birleşmek yoluna gitmişler ve
tahminen MÖ dokuzuncu yüzyılın başlarında krallıklarını kurmuşlardır. Urartu
Devleti’nin ve krallık sülalesinin kurucusu I. Sarduri Van Kalesi’nin ilk
kurucusudur. Buradaki ilk yazıların da Asur yazısı ile taş bloklara yazılması bu
döneme rastlar. Bu dönemden sonra Urartular’ın genişleme dönemi başlar. Bu
yıllar MÖ 810- 730, Urartular’ın en kuvvetli oldukları dönemdir. Güneyde Asur
ülkesine , batıda Hatti ülkesine yayılmışlar burada savaşlar yapmışlardır.
Asur’un bu dönemde zayıflaması da Urartular’ın işini kolaylaştırmıştır. MÖ
730’larda Asur’un güçlenmesiye Urartu Devleti toprak kaybetmeye başlamıştır. Bu
dönemi Asur’la olan savaşlar takip etmiştir.nbsp; Ancak bu arada güç dengsi de
değişmektedir. Büyüyen Med tehlikesi, Med-İskit ittifakı ile sonuçlanmış ve
bunun sonucunda da Ninova düşmüş, MÖ 605 yılında da Asur İmparatorluğu tarihe
karışmıştır. Bu durum Urartu Devleti’ni de etkilemiş ve Med ve İskit tehlikesi
Urartu üzerine odaklanmıştır. Urartu İmparatorluğu de bu saldırılara dayanamamış
ve MÖ yedinci yüzyılın sonunda tarih sahnesinden çekilmiştir. Eski Urartu
kaleleri Çavuştepe ve Toprakkale’de bulunan İskit tip ok uçları Urartu ülkesini
İskitler’in ele geçirdikleri yönündeki Babil tarihlerini desteklemektedir.
Urartular bölgede önemli bir uygarlık oluşturmuşlar, Urartu metal işlemecilik
sanatı çevre kültürler üzerinde etkili olmuştur. Bu gelenek bugün bile devam
etmektedir. Ancak Urartular edebiyat alanında büyük eserler vermemişler ya da
vermişlerse de henüz gün ışığına çıkmamıştır.
URARTU İNANÇLARI
Urartu Devleti feodal bir devletti ve
şehirler merkezden gelen memurlarla yönetilirdi. Yönetim böyle olmakla birlikte
merkesi din de büyük önem taşımakta devlete dini bir karakter vermekteydi.
Urartuların dinleri ve inançları hakkında bilgimiz oldukça sınırlıdır. Çivi
yazısı belgelerin içinden derlenebilenler ve kabartma resimlerden öğrenilenler
ile sınırlı bir resim oluşturulabilir. Örneğin Uratular’da büyü ve diğer benzer
inanaçlar hakkında bilgimiz yoktur. Urartular’ın en önemli tanrısı Haldi’dir.
Haldi savaşa çıkan kralı kutsayan savaş tanrısı idi. Köken olarak bu tanrının,
ilk Urartu Devleti oluşurken en güçlü olan boyun tanrısı olduğu düşünülmektedir.
Krallar savaşı kazanmak için Haldi’ye yakarır, kazanırlarsa da diktikleri
yazıtlarda ilk Haldi’nin adını anarlardı. Yapılan binaların çoğu Haldi adına
yapılırdı. Haldi’nin karısı ise Arubani idi. Ancak Arubani bir ana tanrıça kadar
önemli değildi. Panteonda Haldi’den sonra gelen tanrı fırtına tanrısı olan
Teişeba idi. Bunun Hurri-Hitit tanrısı Teşup ile bir olduğu düşünülmektedir.
Urartu sanatında boğa üzerinde gösterilmiştir. Karısı Huba ise Hepat’ın
karşılığı olarak düşünülmektedir. Üçüncü sırada ise Güneş Tanrısı Şivini vardır.
Bu tanır da Asur Güneş tanrısı Şamaş ve Hurri tanrısı Şimigi ile aynı tanrı
olarak kabul edilir. Buradan görüldüğü gibi Urartu panteonu en önemli tanrılar
itibarı ile, başta Hurri olmak üzere yabancı kavimlerin etkisindedir. Devlet
dini yaratma çabalarının yanında her kavme de dini özgürlük verilerek birlik
korunmuştur. Hurri tanrı listelerinde seksen civarında tanrı ve tanrıça ismi
tespit edilmiştir. Bunlar arasında yabancı tanrı/tanrıçalar olduğu gibi doğa
olaylarını temsile den tanrı/tanrıçalar da vardır. Yurt ve toprak tanrısı Ebani,
deniz ve sular tanrısı Suinina, tepeler ve dağlar tanrısı Arni gibi. Kurban
törenleri Urartular tarafından sık uygulanırdı. Hatta hangi tanrıya nasıl ve ne
kadar kurban verileceğine dair yazılar da vardır. Bunların dışında çeşitli
fırsatlarda , kuraklık, kıtlık,savaş gibi olaylarda kurbanlar sunulmuştur.
Urartu tanrı kültlerinde tapınaklar önem kazanmışlardır. Tapınaklar içinde tanrı
figürünün bulunduğu bir oda, avlu ve yan odalardan oluşmaktaydı. Çoğu tapınak
birbirine benzemektedir. Çavuştepe’de , Aşağı kaledeki tapınağı Erzen şöyle
anlatmaktadır : (Çavuştepe I , bkz. Kaynakça) “Aşağı kalenin
orta kesiminde geniş bir alana yayılmış durumdadır. Çavuştepe tapınağı,
Altıntepe ve ArinBerd’te de olduğu gibi, yalnızca bir cella’dan[1] ibaret olmayıp, depoalrı
ve geniş kabul salonuyla T. Özgüç’ün ‘mabet-saray’ olarak nitelendirdiği yapı
kompleksini meydana getirmektedir. Öteki Urartu tapınakları gibi cella, köşeleri
rizalitli, kalın duvarlı ve kare bir plana sahip olup, dıştan 10x10 m, içten ise
4.50 x 4.50 m boyutlarındadır. […] Cella’nın cephesi kuzey-doğuya bakmakta,
önünde 21.50 x 21.50 m boyutlarında ve muhtemelen üç tarafı galerili, zemini
düzgün ve dörtgen yassı taşlarla döşeli bir avlu; avlunun doğu sınırında üzeri
beyaz badanalı kerpiç sekiler, kurban masası ve kuzeyde de yuvarlak bir taş
sunak yer almaktadır. […] Çavuştepe tapınağının kutsal alanı içinde, aynen
Altıntepe’de olduğu gibi, muhtemelen farklı seremonilerin sahnelendiği üç adet
kurban alanı mevcuttur.” Ayrıca Urartular tapınakların duvarlarını da
çeşitli levhaklarla süslüyorlardı. Tapınakların içinde, avluda üç ayaklı
kazanlar ve tanrı armağanlarının konulduğu masalar, altarlar da bulunuyordu.
Urartular için açık hava tapınakları da önemliydi. Tuşpa (Van Kalesi) ve
Altıntepe’de bulunan açık hava tapınakları bunlara en iyi örneklerdir.
Tuşpa’daki açık hava tapınağında kayalara oyulmuş nişler içinde II.Sarduri’nin
askeri eylemlerini anlata iki çivi yazılı stel vardı. Bu tür stellere de
tapınıldığı düşünülmektedir. Altıntepe’deki açık hava tapınağı ise ölü kültü ile
alakalı bir steller sahasıdır. (bkz. Özgüç , Kaynakça) Tapınaklar aynı
zamanda ekonomik merkezler de olmuşlar ve tanrı adına hayvan beslenmiş, ekin
ekilmiştir.
Urartular’da Doğa Kültleri
Daha önce de belirttiğimiz gibi ,
Urartular doğa olaylarına, doğal varlıklara büyük önem vermişler hatta
tanrılaştırmışlardır.
Bunun dışında urartuların su
kaynaklarını, mağaraları, dağları, büyük ağaçları ve kayalıkları kutsal
saydıklarını biliyoruz.
Su kanaklarına yapılan balık figürleri,
mağaralara yapılan resimler, hayat ağacı fgürleri ve kaya resimleri bu doğal
varlıkların kutsallığını göstermektedir. Özellikle kayalara oyulan kapı figüleri
de ilginçtir. Buralarda kurban listeleri olması bu kapıların tanrılar ile aakalı
olduğunu düşündürtmektedir.
Urartularda ayrıca hayvan tanrılar, yarı
hayvan yarı insan canlılar da resimlenmiştir. Özellikle boğa figürleri
önemlidir.
Urartular’da Ölü Kültleri
Urartular da, diğer kültürler gibi
ölümden sonra hayata inanmışlardı. Urartular’dan ölü gömme ile ilgili belge bize
ulaşmamıştır. Ancak arkeolojik bulgulardan hem yakarak hem de yakmadan ölü
gömdüklerini, anıtsal mezar yaptıklarını ve ölü hediyesi bıraktıklarını
biliyoruz.
Açık hava tapınaklarının da ölü kültü ile
olan ilşkisini Altıntepe açık hava tapınağı için Özgüç şöyle anlatmaktadır:
(bkz. Kaynakça)
"Bu açık hava mabedinin ölü kültü ile
ilişkili olduğundan ve muayyen zamanlarda burada toplanıldığından, dini
merasimler yapıldığından şüphe edilmemelidir. Açık hava mabedinin mâna ve plan
bakımından paraleli Urartuda, hatta bütün Anadolu’da mevcut değildir. Bu
bakımdan buna Uratuların ortaya koyduğu bir yenilik gözü ile
bakılmalıdır."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder